Atatürk ve Venizelos, Türkiye ve Yunanistan arasındaki iyi komşuluk ilişkilerinin mimarı olarak tarihe geçti. Her iki lider de ulusal çıkarlarını korurken, aynı zamanda barış ve istikrar için cesur adımlar attı
Türk Yunan ilişkileri her zaman inişli çıkışlı olageldi. Kimi zaman ilişkilerde bahar esintileri eserken, kimi zaman ise fırtınalar koptu, Ege semalarında it dalaşları yaşanageldi. Fakat halklar çok büyük oranda birbiriyle iyi geçindi. Ege’nin iki yakasında ortak ezgiler, yemekler, kelimeler ile halkların benzerliği ve yakınlığı arttı. Fransız Devrimi sonrası artan milliyetçilik akımlarının en ağır sonuçlarından birini de kuşkusuz Osmanlı Devleti yaşamıştı. Yunanistan bir dizi isyanlar sonrası Balkan coğrafyasında Osmanlıdan kopan ilk halklardan biri oldu. 1918 ve 1920 yıllarında iki kere işgal edilen Osmanlı Devleti başkenti İstanbul’a İngiliz, Fransız ve İtalyan askerlerinin yanı sıra son kertede Yunan askerleri de gelmişti. Bunun öncesinde Sultan II.Abdülhamid döneminde meşhur Türk Yunan harbi yaşanmıştı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yolda da Yunanistan ile yapılan bir dizi savaş belirleyici oldu. Nihai olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kumandasındaki Büyük Taarruz ile Yunan ordusu yenildi ve Anadolu’dan gönderildi. Her iki tarafta da savaşın yaraları vardı ve artık barış gerekliydi.
Lozan’dan dostluğa
24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması’nın imzalanması, Türkiye ile Yunanistan arasında yeni bir sayfa açtı. Bu dönemde, iki ülke arasındaki nüfus mübadelesi başlıca konulardan biriydi. Karşılıklı olarak gerçekleştirilen bu mübadele süreci, yerinden edilmiş topluluklar için zorlayıcı olsa da uzun vadede iki ulus arasında daha sağlıklı ilişkilerin temelini attı. Bu süreçte, Atatürk ve Venizelos’un karşılıklı saygı ve anlayışa dayalı yaklaşımları, iki komşu ülke arasında kalıcı bir barış umudunu yeşertti.
Karamanlılar
Nüfus Mübadelesinin Anadolu’nun kültür zenginliği bakımından en olumsuz etkisi Grek alfabesi kullanan Hristiyan Türklerin de Yunanistan’a gönderilmesi oldu. Anadolu’daki varlıkları 1071 yılı öncesine dayanan, Bizans İmparatorluğu döneminden bu yana bu toprakların bir rengi olan Karamanlıların kendi kiliseleri ve matbuat dünyaları da vardı. Günümüzde örnekleri nadir bulunuyor olsa da Karamanlıca dilinde çeşitli gazeteler ve kitaplar basılmıştı bu matbaalarda. Karamanlılar yoğunluklu olarak Konya, Karaman, Kayseri, Niğde, Nevşehir ve Aksaray bölgesinde yaşıyordu. Bir belgeselde Kayseri’den Yunanistan’a giden yaşlı bir teyzenin “yattım sağıma, döndüm soluma, melekler şahit olsun dinime imanıma” diyerek Türkçe dua ettiğine tanık olmuştum. Gerçekten de Karamanlıların büyük çoğunluğu hiç Yunanca bilmiyordu. Tamamına yakını mübadele sonrası gittikleri Yunanistan’da öğrendiler bu dili konuşmayı.
Diplomatik zaferler…
Lozan sonrası dönem, çeşitli zorluklarla doluydu. İki ülke arasındaki terk edilmiş mallar meselesi gibi pürüzlü konular baş gösterdi. Türkiye ve Yunanistan, bu süreçte birçok kez karşılıklı iddialarda bulunsalar da 1930’da imzalanan Ankara Antlaşması ile önemli bir dönemeçten geçildi. Antlaşma, daha önceki sorunların çözümüne yönelik somut adımlar içeriyordu ve iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşme sürecini hızlandırdı.
Dostluk Köprüleri
1930’dan sonra Atatürk ve Venizelos’un liderliklerinde, Türkiye ve Yunanistan arasında sıcak bağlar kurulmaya başlandı. İki liderin karşılıklı ziyaretleri ve diplomatik mektuplaşmaları, ülkelerin birbirine olan güvenini arttırdı. Bu dönemde, iki ülke arasında imzalanan dostluk ve tarafsızlık antlaşmaları, Balkanlar’da barış ve istikrarın sağlanması için önemli adımlar oldu. Bu antlaşmalar, sadece iki ülke arasında değil, aynı zamanda bölgesel düzeyde de olumlu yankılar yarattı. Venizelos’un o dönem Yunan basınına verdiği bir demeçte “Türkler Yunanistan olarak uzattığımız dostluk elini büyük bir içtenlikle tuttu” demiştir.
Barışın Mimarları: Atatürk ve Venizelos
Atatürk ve Venizelos, Türkiye ve Yunanistan arasındaki iyi komşuluk ilişkilerinin mimarı olarak tarihe geçti. Her iki lider de ulusal çıkarlarını korurken, aynı zamanda barış ve istikrar için cesur adımlar attı. İkili, Balkanlar’da barışın korunmasına yönelik çabaları ve özellikle Balkan Paktı’na verdikleri destekle, iki ülke arasında bir dostluk köprüsü inşa ettiler. Atatürk’ün 1938’deki vefatı, bu dönemin sonunu işaret etse de bıraktığı miras, iki ülke arasındaki ilişkiler üzerinde uzun yıllar boyunca hissedilmeye devam etti. Türkiye ve Yunanistan arasındaki bu dönem, karşılıklı saygı ve anlayışın, zorlu tarihi koşullar altında bile nasıl sağlam dostluklara yol açabileceğinin bir kanıtı olarak hafızalarda kalmıştır. Atatürk ve Venizelos’un vizyonları, bugün de iki ulus arasında barış ve iş birliğinin sürdürülmesi için bir ilham kaynağıdır.
Venizelos Atatürk’ü Nobel’e aday gösterdi
Türk Yunan Savaşı on binlerce canın yitirilmesine, yüz binlerce yaralıya ve insanların yerlerinden edilmelerine yol açtı. Savaşın üzerinden geçen 12 yılın sonunda, 1934 yılına gelindiğinde, Yunan lideri Eleftros Venizelos savaşta galip gelen Türk tarafının önderi Mustafa Kemal Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdi. Esen bu olumlu rüzgârın ana nedeni 1930 yılında Ankara’da imzalanan Türk – Yunan Dostluk ve İş Birliği Anlaşması’nın meydana getirdiği olumlu havaydı. Bugün Ege Adaları’nda Türklere vize kolaylığı sağlayan, Türkiye ile ekonomik ilişkilerini geliştiren bir Yunanistan var. Dostluk her iki tarafa da düşmanlıktan çok daha fazlasını kazandırır.