Barış İçin Toplumsal Girişim Platformunun üyelerinden eski AİHM yargıcı Rıza Türmen, geçmişle kıyaslandığında, Kürt sorununun çözümünde en ileri noktaya gelindiğini söyledi. Meclis komisyonunun Türkiye’de bir demokrasi krizi yaşanırken çalışmalarına başladığını belirten Türmen, komisyonun başarısının bu çelişkinin giderilmesine bağlı olduğunu ifade etti. Türmen komisyonun yapacağı en yanlış şeylerden birinin süreci Meclis’te sınırlı tutmak olacağını belirterek, “Süreci demokratikleşme çerçevesine oturtamazsanız o zaman bu süreç sadece siyasi iktidarın dar siyasi hesaplarına hizmet eder. Buna meydan vermemek için de hem siyasetin hem de sivil toplumun mutlaka işin içinde olması lazım” dedi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) eski yargıcı ve 24. Dönem CHP İzmir Milletvekili ve Barış İçin Toplumsal Girişim Platformu’nun üyelerinden olan Türmen, Kürt sorununun çözümü için başlatılan sürecin geldiği aşamayı ve Meclis’te kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”nu değerlendirdi.
“Şimdiye kadar gelinen en ileri nokta”
Kürt sorununun çözümünde şimdiye kadar hiçbir zaman ulaşılamayan bir noktaya ulaşıldığını söyleyen Türmen, “Silahlar sustu, PKK feshediliyor, bir de komisyon kuruldu. Şimdiye kadar gelinen en ileri nokta. İlk defa Türkiye Büyük Meclisi’nde siyasi partiler Kürt sorununu görüşmek üzere bir komisyon kurdu. Bu çok önemli bir aşama, çok değerli bir adım. Yani bunu görmezlikten gelemeyiz” ifadelerini kullandı. Sürece dair eleştirilecek noktalar olduğunu da ifade eden Türmen, “Gelinen aşama çok değerli ama Kürt sorununun hiçbir şekilde konuşulmadığı, sadece bir ‘terör’ sorunu olarak düşünüldüğü bir ülkede, şimdi Meclis’bir komisyon kurulmuş durumda” dedi.
Bir aşama mı, bir tuzak mı?
Bu sürece dair kaygıları hatırlatan Türmen, “Bu bir tuzak mıdır yoksa bir aşama mıdır? İkisi de olabilir. Ama fırsat mı, tuzak mı olduğunu Meclis’te yapılacak çalışmalar gösterecek. Oradaki siyasi partilerin ve sivil toplumun tutumları belirleyici olacak. Yani bunun tuzak mı, aşama mı olduğunu bundan sonraki gelişmeler tayin edecek. Şimdi bir kapı açıldı, o kapıdan geçmek ve bunu bir fırsat olarak değerlendirmek lazım” diye konuştu.
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu
“Ne dayanışma ne kardeşlik ne demokrasi var”
Meclis’te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun demokrasi krizinin yaşandığı bir dönemde çalışmalarına başladığını ifade eden Türmen, şunları söyledi:
”Komisyonun adı Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu. Ama ortada ne demokrasi var ne kardeşlik var ne de milli dayanışma var. Yani komisyonun adı bir temenniyi; bir ideal durumu söylüyor. Bugünkü gerçek durumu yansıtmıyor. Bir büyük demokrasi krizi var Türkiye’de. Türkiye’de görülmeyen bir noktaya ulaşmış durumda demokrasi krizi. Hiçbir delil olmadan insanlar tutuklanıyor, seçilmiş belediye başkanları cezaevinde, en son Avrupa Konseyi’nde Türkiye’deki durumu anlattı diye Enes tutuklandı uçaktan iner inmez. Murat Çalık’a, Ayşe Barım’a yapılanlar ortada. Bunlar olurken komisyonda barış görüşülüyor. Dolayısıyla komisyonun başarısı, bu çelişkinin giderilmesine bağlı. Bu çelişki olduğu sürece komisyondan fazla bir şey beklemek güç gözüküyor.”
“Demokrasiden uzaklaşırken barışı sağlamanın imkânı yok”
Komisyonun çalışma usul ve esaslarıyla ilgili varılan uzlaşıyı değerlendiren Türmen, şöyle konuştu: “Amaç terörü Türkiye’nin gündeminden çıkarmak ve aynı zamanda özgürlük, demokrasi ve hukuk devleti alanlarında çalışmalar yapmak. Yani komisyonun bahsettiğimiz çelişkiyi gidermek konusunda bir niyeti var. Bir umut ışığıdır bu. Demokrasiyle barış birbirinden kopuk şeyler değillerdir. Siz bir taraftan barışı sağlayacak, Türkiye’de Kürt açılımı getireceksiniz, öbür taraftan da demokrasiden uzaklaşacaksınız, daha baskıcı bir rejim kuracaksınız. Buna imkân yok. Sizin kurduğunuz baskıcı rejim ortamı zehirliyor. Oysa komisyonun çalışabilmesi için uygun bir ortam lazım. Bir gerginlik ortamı olmaması lazım. Karşılıklı bir anlayış ortamı olması lazım. Ama şu anda bu ortam yok ve bu komisyonun çalışmasını da zehirliyor.”
“Komisyonun yapacağı en yanlış şeylerden biri süreci Meclis’te sınırlı tutmak olur”
Sivil toplum örgütlerinin sürece ve komisyon çalışmalarına dahil olmasının önemine de dikkat çeken Türmen, “220 sivil toplum örgütü sürece dahil olmak istediklerine, bunun gerekliliğine işaret eden bir açıklama yaptı. Sivil toplumun bu sürece dahil olması, sürecin seyircisi değil oyuncusu olması sürecin sağlığı bakımından çok önemli. Bu sürece bir demokratik meşruiyet kazandırmak, sürecin halk tarafından benimsenmesini, sürecin toplumsallaştırılmasını sağlamak bakımından çok önemli. Çünkü başka türlü bu süreç Meclis’te siyasi partiler arasında oynanan bir oyundan ibaret kalır. Halktaki kuşkular, tereddütler giderek büyür. Komisyonun yapacağı en yanlış şeylerden biri bu süreci Meclis’te sınırlı tutmak olur” ifadelerini kullandı.
Rıza Türmen
“‘Sivil toplumun katılımı’ maddesi yeterli değil”
Komisyonun sivil toplum kuruluşlarından temsilcilerin gündeme göre komisyona davet edilmesi maddesinde uzlaştığını hatırlatan Türmen, “Katılım davete bağlanmış. Bu, sivil toplumun etkili bir biçimde katılması bakımından yeterli bir madde değil. Çünkü davete bağlı olarak, gündemle sınırlı olarak koşullu bir katılma. Oysa sivil toplum komisyon toplantılarına katılabilmeli, kendisini ilgilendiren konularda öneriler verebilmeli, görüşlerini yansıtabilmeli” dedi.
“Komisyonla ilişki kuralım ki topluma anlatabilelim”
Sivil toplumun süreci halka anlatması gerektiğini kaydeden Türmen, “Bizim süreci topluma anlatabilmemiz için önce komisyonla olan ilişkimizi kurmak lazım. Yani komisyondan bir şeyler almamız lazım ki halka onları götürelim. Ne olduğunu bilelim, katkı sunalım ki konferanslar, çalıştaylar düzenleyelim. Biz şu anda bunların hazırlığı içindeyiz. Ama komisyonla ilişkimizin nasıl olacağını henüz bilmiyoruz.
“Halk tarafından desteklenmeyen süreçler sonuç almaz”
Dünya örneklerinde de toplumsal desteğin olmasının olumlu etkileri olduğunu belirten Türmen, “Kolombiya’da anlaşma yapıldı, sonra referanduma götürülürdü. Referandumda reddedildi. Toplumsal destek olmazsa böyle problemler ortaya çıkıyor. İrlanda’da ise halkın desteği sağlandı ve IRA ile yapılan Good Friday antlaşması imzalandı. Bu süreçler halk tarafından desteklenmiyorsa sonuç almaz” dedi.
“Kürt sorunu ancak genel demokrasi çerçevesinde çözülür”
Silah bırakmanın ve planlanan yasal düzenlemelerin gerekli ve olumlu olduğunu kaydeden Türmen, şu ifadeleri kullandı:
“Elbette yasal düzenlemeler yapılmalı. Silahı bırakanlara bir alternatif sunulmak zorunda. Onun için bu kanunların çıkarılması lazım. Ama bu yeterli değil. Bu kanunların çıkarılması da silahın bırakılması da yeterli değil. Kürt sorununun çözülmesi lazım. Çünkü şiddet bir sonuç. Sonuca yol açan nedenleri ortadan kaldırması lazım. Bunun demokratik bir çerçeveye oturtulması lazım. Bunu yapabilmek için de bir genel demokrasi olması lazım. Yani Kürt sorunu ancak genel demokrasi çerçevesinde çözülür. Gördüğünüz gibi bunların hepsi birbirine bağlı. Silahın bırakılması, Kürt sorununun çözümü, Türkiye ile demokratik bir birleşim. Süreci demokratikleşme çerçevesine oturtamazsanız o zaman bu süreç sadece siyasi iktidarın dar siyasi hesaplarına hizmet eder. Buna meydan vermemek için de hem siyasetin hem de sivil toplumun mutlaka işin içinde olması lazım. Çünkü siyasi hesaplarımız yok bizim.”
“Başarılı olursa başka bir Türkiye’de yaşama imkânı bulacağız”
Eksiklerine rağmen süreci herkesin desteklemesi gerektiğini söyleyen Türmen, şu ifadeleri kullandı: “Burada yapılacak çalışmalar Türkiye’nin çoğulcu, katılımcı bir demokrasiye geçmesinin bir başlangıcı olabilir. Türkiye’de yaşayan herkes barışçı, demokratik bir hukuk devleti içinde yaşamak, asgari bir geçim düzeyine sahip olmak, bu çürümüşlüğün içinden çıkmak ister. Bu komisyon iyi çalışırsa, Türkiye’nin en büyük sorunu olan Kürt sorununa bir çözüm getirilirse, bugünkü bu karanlık gidişi durdurursa, demokratikleşme yolunda adımlar atılırsa, o zaman başka bir Türkiye’de yaşama imkanını bulabileceğiz. Bu komisyon bunun bir kapısı, bir başlangıcı olabilir. Onun için bu fırsatı heba etmemek gerek. Herkesin bunu desteklemesi lazım.”